15.10.2015

Hicrî Yıl, Muharrem Ayı ve Aşûre Günü

İl Müftümüz Yusuf Doğan’ın Hicrî Yıl, Muharrem Ayı ve Aşûre Günü Mesajı
 
14 Ekim 2015 Çarşamba günü itibarıyla 1437. hicrî yıla girmiş bulunuyoruz. Bilindiği gibi hicrî takvim, İslam tarihinde çok büyük bir öneme sahip olan Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicretlerinin başlangıç olarak kabul edildiği bir takvimdir.

Bu kutlu hicret yolculuğu Kur’an-ı Kerim’de zikredilmiş (Tevbe,  9/40), inançları uğruna evlerini, yurtlarını, mal ve servetlerini bırakıp göç eden Mekkeli Muhacirler ile onlara evlerini ve gönüllerini açan, onları sahiplenip barındıran Medineli Ensar’dan övgüyle bahsedilmiştir. “İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.” (Enfâl, 8/74)

Hz. Peygamber (s.a.s.),  Allahu Teâlâ’nın izniyle İslam’ı daha geniş insan kitlelerine yaymak için en uygun yer olarak gördüğü Yesrib’e hicret etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ve ashabının bu kutlu yolculuğundan sonra Yesrib şehri, “Peygamber Şehri” manasına gelen “Medinetü’n Nebî” olarak anılmış, daha sonra da bu nurlu şehre “Medine-i Münevvere” denilmiştir.

Hicret, İslam ve insanlık tarihi açısından bir dönüm noktası olmuş, Müslümanların hayatında yeni bir sayfa açılmış ve kısa süre içerisinde Medine’de büyük İslam Medeniyetinin temelleri atılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.)’in rehberliğinde ve önderliğinde Medine’de Muhacir ve Ensar arasında muhteşem bir kardeşlik tesis edildi, yüzyıllardır birbirleriyle kavgalı olan kabileler arasında barış temin edildi. Bundan sonra İslam dini yeryüzünde hızla yayılmaya, Müslümanlar da güçlenmeye ve çoğalmaya başladı.

İslam tarihi, kültür ve medeniyeti açısından bir dönüm noktası olmasından dolayı ilk Müslümanlar, bu hicret hadisesine büyük önem vermişler ve Hz. Ömer (r.a.)’in halifeliği döneminde Hz. Ali (r.a.)’nin teklifiyle tarih başlangıcı olarak kabul edilmiştir. O günden bu yana Müslümanlar hicrî takvimi kullanmaya başlamışlardır.

Bugün biz Müslümanlar, hicreti doğru anlamalı, sebepleri ve sonuçları üzerinde düşünmeli ve iyi değerlendirmeliyiz. Şu bir gerçektir ki, hicret asla bir kaçış değil, bilakis imanlarının gereğini yerine getirmek isteyen Müslümanlar için uygun ortam arayışıdır.

Hicret, her durumda ve fırsatta daha iyiyi, daha güzeli aramak ve ona ulaşmak için zorlukları göze almaktır. Hicret, Allah’a daha iyi kul olmak için her türlü dünyevî menfaatten vazgeçmek, Hak ve hakikat uğrunda fedakârlıkta bulunmaktır. Hicret sadece bir mekan değişikliği değil, günahlardan ve kötülüklerden uzaklaşıp, hayra ve iyiliğe yöneliştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Gerçek Muhacir, Allah’ın yasakladığı şeyleri terk eden kimsedir.” (Buharî, İman, 4-5) Hicret, sevgi ve kardeşlik temeline dayalı bir toplum oluşturmanın ilk harcı, yardımlaşma ve dayanışmanın zirve noktasıdır. Hülasa hicret, medeniyete yolculuktur.

Hicrî yılın ilk ayı olan Muharrem, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) tarafından “Allah’ın ayı” olarak nitelendirilen, tarih boyunca pek çok önemli hadisenin meydana geldiği mübarek bir aydır. Muharrem ayı, savaşların ve kavgaların yasaklandığı hürmetli aylardan biridir. (Tevbe, 9/36) Ancak buna rağmen bu mübarek ayda bazı üzücü hadisler de cereyan etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in sevgili torunu Hz. Hüseyin (r.a.) ve ehl-i beytten pek çok değerli insan 10 Muharrem 61 tarihinde Kerbela’da hunharca şehit edilmiştir. Bu elim hadise o günden bu yana tüm Müslümanları derinden yaralamış ve üzüntüye boğmuştur.

Bugün bizlere düşen görev; tarihe mal olmuş bu müessif olaydan ders çıkarmak, ibret almak ve tekrar bu tür olayların yaşanmaması için gayret göstermek, aramıza fitne ve tefrika tohumları ekerek bizi birbirimize düşürmek isteyen şer odaklarına karşı dikkatli ve uyanık olmaktır.

Muharrem ayının onuncu günü Müslümanlarca büyük değer verilen “Aşûre Günü”dür. Milletimizin geleneğinde önemli bir yeri bulunan Aşûre, sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberliğin, paylaşma ve dayanışmanın sembolü olmuştur.

İdrak ettiğimiz yeni hicrî yılın, Muharrem ayı ve Aşûre gününün, kardeşlik, birlik ve beraberlik duygularımızın pekişmesine; İslam coğrafyasındaki akan kan ve gözyaşlarının dinmesine; terör, savaş ve zulümlerin son bulmasına vesile olması en büyük temennimizdir.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün din kardeşlerimizin 1437. hicrî yılını, Muharrem ayını ve Aşûre gününü tebrik ediyor; milletimize ve bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini, tüm insanlığın da barış, huzur ve hidayetine vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.