01.05.2020

01.05.2020 Cuma "İSLAM’IN TEMİZLİĞE VERDİĞİ ÖNEM "Muhammet YILDIZ Başiskele Uzman Vaizi

İSLAM’IN TEMİZLİĞE VERDİĞİ ÖNEM

Yüce dinimiz İslam; bireysel ve toplumsal hayatın sağlığı, güven ve huzuru için temizliğe çok büyük önem vermiştir. İçerisinden geçtiğimiz bu salgın hastalık süreci de dinimizin maddi ve manevi boyutuyla temizliğe ve arınmaya verdiği değerin önemini bize bir kere daha göstermektedir.

Bedenle ruh arasında kurduğu ilişkinin bir sonucu olarak, İslam, hem bedenin, hem de ruhun temizliğini esas almış,  Kur’an ve Sünnet’teki emir ve tavsiyelerin hayata yansımalarıyla İslam Dünyasında tarih boyunca bu hususta büyük bir temizlik ve tezkiye (arınma) medeniyeti oluşmuştur.

Kur’an ve Sünnet’te “temizlik” kavramı genellikle tahâret (tuhr) kelimesiyle ifade edilir. Sözlükte “temizlenmek, arınmak” mânasındaki tahâret (tuhr) terim olarak “maddî kiri (necâset, habes) veya mânevî pisliği (hades) gidermek” anlamına gelir.

Nezâfet kelimesi de benzer anlamları içerir. 

Ayrıca zekât kökünden çeşitli kelimeler “maddî veya mânevî yönden temizlenme; temizleme”, anlamında kullanılır. 

Taharet “beden ve ruh (nefis) temizliği”, ya da “maddi-manevi temizlik” diye ikiye ayrılır.

Ayet-i Kerimelerde وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ. وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ  “Elbiseni temiz tut, günahlardan uzak dur!”(el-Müddessir 74/4-5); إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ “Allah tövbe edenleri ve temizlenenleri sever”(el-Bakara 2/222) buyurulması Kur’an’ın maddî ve mânevî yani bedeni ve ruhi temizliğe verdiği önemi gösterir.

Zira müminin temel vasıflarından biri olan temizlik, hem pak ve nezih bir bedene, necasetten arınmış giysilerin huzurlu bir kalbe sahip olmaktır. Bu yüzden Sevgili Peygamberimiz dış temizlik ile kalpteki iman arasında bir bağ kurar ve şöyle buyurur:  اَلطُّهُورُ شَطْرُ الْإِيمَانِ  “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, “Ṭahâret”, 1)

"لاَ يَقْبَلُ الله صَلاَةً بِغَيْرِ طُهُورٍ   “Allah temizlik olmayan namazı kabul etmez”   (Müslim, Tahâret 1); “Namazın anahtarı temizliktir” (Müsned, I, 123; Ebû Dâvûd, “Ṣalât”, 73; Tirmizî, “Ṭahâret”, 3) gibi hadis-i şeriflerin işaretiyle İmandan sonra en üstün ibadet olan namazın sahih ve makbul olması için hem abdest, teyemmüm gibi manevi temizliğin, hem de beden, elbise ve namaz kılınacak yerin temiz olmasının namazın şartları arasında yer alması, temizliğin maddi-bedeni ve ruhi-manevi boyutunu göstermesi açısından önemlidir.

 

Maddi Temizlik:

Maddi temizlik; kişinin üstünü-başını, kılık-kıyafetini, oturduğu-yattığı yeri ve çevresini her türlü kir ve pisliklerden temiz tutmasıdır.

Hz. Peygamber (s.a.v) genel olarak düzenli beden temizliğine, (Koltuk altlarını temizlemek, etek traşı olmak, tırnakları kesmek vb.) bilhassa ağız, burun, diş ve el gibi sağlık bakımından özel önem taşıyan organların temizliğine, ayrıca saçsakal ve bıyık bakımına büyük önem verirdi.

Resûlullah (s.a.v) çevresindeki insanlara temizlik alışkanlığı kazandırmaya çalışır, kılık kıyafet temizliğine dikkat çekerdi. Bilhassa cuma ve bayram günlerinde yıkanır, temiz ve güzel elbise giyer, hoş koku sürünürdü.

Ebûl-Ahvas (ra.) adındaki sahabi şöyle demiştir: “Ben perişan bir kıyafetle Peygamberimizin huzuruna geldim. Peygamberimiz beni o halde görünce:

 “Malın yok mu?” diye sordu. Ben: “Var,” dedim. Peygamberimiz; “Neyin var,” dedi. Ben: “Devem var, koyunum var, atım var, hizmetçim var,” dedim. Bunun üzerine Peygamberimiz:

فَإِذَا آتَاكَ اللَّهُ مَالًا فَلْيُرَ أَثَرُ نِعْمَةِ اللَّهِ عَلَيْكَ، وَكَرَامَتِهِ “ Mademki Allah sana varlık verdi, Allah’ın bu nimet ve ikramı üzerinde görünsün,” buyurdu. (Ebû Dâvud, “Libas”, 17.)

Câbir (ra.) de şöyle demiştir: Peygamberimiz, saçları birbirine karışmış bir adam gördü ve: “Bu adam saçlarını düzene sokacak bir şey bulamıyor mu? buyurdu. Elbisesi kirli bir adamla karşılaştı da: “Bu adam elbisesini yıkayacak su bulamaz mı? buyurdu. (Ebû Dâvud, “Libas”, 17.)

Bir cuma günü üstü başı toz içinde, terlemiş vaziyette huzuruna gelen birine, “Keşke böyle bir günde temizlik yapsaydın” demiştir. (Buhârî, “Cuma”, 15; Müslim, “Cuma”, 1.)

İbn Abbas (ra.) anlatıyor: Peygamberimiz iki kabrin yanından geçiyordu, şöyle buyurdu: “Bunlar azap görüyorlar. Hem de (kendilerince) azap görmeleri büyük bir şey için değildir. Evet günahları büyüktür. Biri idrardan sakınmaz, iyice temizlenmezdi. Diğeri de koğuculuk eder gezerdi.” (Buhârî, “Cenâiz”, 89.)

Öte yandan ortak kullanım alanlarının ve çevrenin temizliği konusunda duyarlı olan Resûl-i Ekrem (s.a.v) yolların, insanların oturduğu, gezip dolaştığı yerlerin temiz tutulmasını isterdi. Bir hadisinde, إِنَّ اللَّهَ طَيِّبٌ يُحِبُّ الطَّيِّبَ، نَظِيفٌ يُحِبُّ النَّظَافَةَ، فَنَظِّفُوا  أَفْنِيَتَكُمْ

 “Allah güzeldir, güzeli sever; temizdir, temizi sever…Çevrenizi temiz tutun” (Tirmizî, “Edeb”, 41)  buyurarak çevrenin temiz tutulmasını emretmiştir.

Temizlenme ve temizleme imkânına sahip olduğu halde, üstü başı kirli, saçı sakalı bakımsız, evi barkı düzensiz olan kişi, insanların yanında olduğu gibi Allah’ın katında da makbul bir kimse değildir. 

فِيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ أَن يَتَطَهَّرُوا وَاللّهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرِينَ  “Orada (takva mescidi) temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.” (Tevbe, 9/108.) ayeti indiğinde Peygamberimiz, bu ayette övülen Kubâ ehline “Siz nasıl temizleniyorsunuz ki Allah Kur’an’da sizden övgüyle bahsediyor?” diye sorunca “Biz namaz için abdest alırız, cünüplükten guslederiz, su ile istinca ederiz. Yani büyük ve küçük abdesti bozduğumuzda o mahalli güzelce su ile temizleriz”( İbni Mace, Taharet, 28. ) diyerek cevap vermişler, “Su kullanarak” her türlü kirden temizlenmeye özen gösterdiklerini vurgulamışlardır. Bu nedenle su  ve bunlarla ilgili tesisler (çeşmehamamkuyusarnıç vb.) tarih boyunca İslâm medeniyetinin en belirgin unsurlarından olmuştur.

 

Manevi Temizlik:

Manevi temizlik kişinin kalbini, ruhunu, aklını küfür, nifak, şirk gibi her türlü batıl inançlardan; kötü duygu ve düşüncelerden temizlemesi ve bedenindeki maddi-manevi organlarını günah kirlerinden, paslarından arındırmasıdır. Bu temizlik elbette maddi temizlikten önce gelir. “Falanca temiz bir insandır,” dendiği zaman ilk akla gelen onun temiz ve nezih bir inanç ve amel sahibi olduğudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) amellerin, kişinin niyetine göre değer taşıdığını bildiriyor. Bir insanın bir işi yapmaktaki amacı ne ise, o işten kazancı da o olacaktır.

Niyetin merkezi kalptir. Allah da insanları kalplerindeki duygu ve düşüncelere göre değerlendirir. Peygamberimiz (s.a.v):

إن الله لا ينظر إلى صوركم وأجسادكم، ولكن ينظر إلى قلوبكم وأعمالكم. التقوى ههنا، التقوى ههنا، التقوى ههنا، ويشير إلى صدره

“Şüphesiz ki Allah, sizin bedenlerinize ve sûretlerinize bakmaz, fakat kalblerinize ve amellerinize bakar” buyurdu ve parmakları ile göğsüne işaret etti.” (Müslim, Birr, 10)

Ayetlerde, Allah’ın insanlara iffetli olmalarını, ibadet etmelerini, kendisine ve peygamberine itaat etmelerini emretmekle onları günah kirlerinden arıtıp temizlemeyi murat ettiği

وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يراًۚ

Evlerinizde oturun ve daha önce Câhiliye döneminde olduğu gibi açılıp saçılmayın, namazı güzelce kılın, zekâtı verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Ey peygamber ailesi! Allah’ın istediği, sizden kirliliği gidermek ve sizi tertemiz kılmaktan ibarettir.” (el-Ahzâb 33/33) ;

 Müminlere abdest, gusül ve teyemmümü emretmekle onları günahlardan temizlemek ve üzerlerindeki nimeti tamamlamak istediği

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin, ayaklarınızı da topuk kemiklerine kadar (yıkayın). Eğer cünüp olursanız temizlenin. Şayet hasta veya yolculuk halinde veya içinizden biri ayak yolundan gelirse yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunursa, bu hallerde su bulamadığınız takdirde temiz bir toprağa yönelin (teyemmüm edin), yüzünüzü ve ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez, fakat O sizi tertemiz kılmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.” (el-Mâide 5/6);

Sadakanın insanları günahlardan arındırdığı خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا

“Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka al!” (et-Tevbe 9/103)  bildirilir.

İslâm’ın beş esasından biri olan zekât da bir çeşit manevi temizliktir. Zekât, Servetin içinde yoksulun hakkıdır ve aynı zamanda servet için bir kir ve lekedir. Diğer taraftan servet sahibinin gönlü de cimrilik gibi hasis huyla kirlidir. Maldaki bu lekeyi, gönüldeki bu kiri yalnız zekât temizleyebilir. İşte     خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا    “(Sevgili Peygamberim) Servet sahiplerinin mallarından zekât al. Zekât onların mallarını temizler ve vicdanlarını arıtır.”(Tövbe, 9/103) ayeti zekâtın bu özelliğini ifade eder. 

Bu âyetin nüzûlüyle ilgili bir rivayete göre Tebük Savaşı’na mazeretsiz katılmayan bazı müslümanlar yaptıklarına çok üzülmüş, mallarının tamamını Resûlullah’a sunarak, “Bunları tasadduk edip bizi bu günahtan temizle, bizim için Allah’tan af dile” demiş, Hz. Peygamber kendisine bu yönde bir emir gelmediğini söylemiş, o sırada bu âyetin inmesi üzerine mallarının üçte birini tasadduk etmek için ayırmıştır. (Taberî, VI, 463-464; Fahreddin er-Râzî, XVI, 178).

Kur’an’da ayrıca zekât kökünden çeşitli kelimeler “mânen temizlenme” kapsamında geçer:

قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖوَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَا  “Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu arzularıyla baş başa bırakan da ziyan etmiştir.”

 

وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪  “Kim temizlenirse kendi iyiliği için temizlenmiş olur” (Fâtır 35/18);

 

قُلْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْۜ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْۜ

“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır.” (en-Nûr 24/ 30).

Tövbe manevî bir temizliktir. Günahlarla kirlenen bünye tövbe ile temizlenmiş olur. Çünkü kulun işlediği günah kalbinin kirlenmesine ve kararmasına sebeptir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor:

إِنَّ الْعَبْدَ إِذَا أَخْطَأَ خَطِيئَةً نَكَتَتْ فِي قَلْبِهِ نُكْتَةٌ [سَوْدَاءُ]، فَإِذَا هُوَ نَزَعَ وَاسْتَغْفَرَ [وَتَابَ] صُقِلَتْ، فَإِنْ عَادَ زِيدَ فِيهَا حَتَّى تَعْلُوَ قَلْبَهُ، فَذَلِكَ الرَّانُ الَّذِي ذَكَرَ اللَّهُ تعالى:{كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ}

“Kul bir günah işlediği vakit kalbinde siyah bir nokta, bir leke yapar. Eğer tövbe edip vazgeçer, mağfiret dilerse kalbi temizlenir ve parlar. Döner tekrar yaparsa o leke artar, nihayet kalbini ele geçirir.” İşte Kur’an’da Allah’ın zikrettiği: كَلَّا بَلْ رَانَ عَلَى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ “Hayır hayır, onların kazandığı günahlar kalblerinin üzerine rân-pas olmuştur.” (Mutaffifin 83/14) Ayetindeki rân budur. (Tirmizî, Tefsiru’lKur’an, 75; İbn Mâce, Zühd, 29; Ahmet b. Hanbel, 2/2197)

Hz. Peygamber günahlarını affederek kalbini temizlemesi  nefsine takvâ verip ruhunu arındırması, beyaz elbisenin kirden arıtıldığı gibi kendisini de hata ve günahlardan temizlemesi  için Allah’a dua ederdi. (Müsned, V, 257; Müsned, IV, 371; Müslim, “Ẕikir”, 73; Müsned, IV, 354; Müslim, “Ṣalât”, 204)

İşlediği ağır bir günahtan dolayı pişman olup Hz. Peygamber’den kendisine ceza verilmesini isteyen bir sahâbî bu arzusunu, “Ey Allah’ın elçisi, beni temizle!” sözleriyle dile getirmiştir. (Müslim, “Ḥudûd”, 22)

Allah’ın âhirette günahkârlarla konuşmayacağı, yüzlerine bakmayacağı ve onları temizlemeyeceği hususu âyetlerde belirtildiği gibi hadislerde de geçmektedir. (Buhârî, “Müsâḳāt”, 5, “Şehâdât”, 22, “Ahkâm”, 48).

 

Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’inde temizliğin bedenin ve dış ortamın pislikten, kirden pastan temizlenmesi, organların günah sayılan davranışlardan korunması, kalbin kötü huylardan arındırılması, ruhun mâsivâdan temizlenmesi şeklinde dört mertebesinin bulunduğu belirtilir. Ruhun temizlenmesi peygamberlere ve sıddîklara mahsus temizliktir. Her mertebedeki temizlik onunla ilgili amelin yarısıdır. Kalp amellerinin en ileri derecesi kalbi yanlış inançlardan ve kötü şeylerden temizleyip doğru inanç ve güzel ahlâkla donatmaktır. Kalp temizliği kalp amellerinin yarısı olduğundan temizlik de imanın yarısıdır. Yukarıdaki dört mertebeden her biri bir sonrakinin şartıdır. Buna göre beden temizliği diğerlerinin şartıysa da temizliği sadece bundan ibaret görüp diğer temizlik mertebelerini ihmal etmek büyük yanılgıdır (I, 125-126).

Muhammet Yıldız

Başiskele Uzman Vaizi