08.05.2020

Başiskele Vaizi Fatıma SOLAKOĞLU'nun " Korona Günlerinde Beraatımızı Almak"Konulu Yazısı

KORONA GÜNLERİNDE BERAATIMIZI ALMAK

Zor günlerden geçiyoruz. “Evveli Rahmet, Ortası Mağfiret, Sonu Cehennemden Azad (Camiussağir - 2818) olan Ramazanı böyle bir virüsün gölgesinde, camilerin kapalı olduğu, eş-dost, akraba ile birlikte iftar ettiğimiz günleri özlemle anarak geçireceğimiz hangimizin aklına gelirdi ki…

Toplum olarak birçoğumuz evlerimizde tehlikenin geçmesini beklerken yaşadığımız veya yaşamak istediğimiz hayata dair ne çok mazeretlerimizin olduğunun farkına varıyoruz. Ne çok işimiz vardı, ne çok meşguliyetlerimiz,  ne çok yapılması gereken ve zamanımız yetmediği için gerçekleştiremediğimiz planlar, programlar, işler güçler… Şimdi evlerimizde bunlar hakkında düşünüyor muyuz acaba? Merhum Cahit Zarifoğlu’nun; “Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik. Oysa bir tarla idi; Ekip biçip gidecektik.” sözü daha bir anlamlı geliyor sanki…

İşte tam da bu noktada Kur’an ayı olan Ramazanda Rabbimizin ilahi hitabı yaşadığımız dünyanın, içinde bulunduğumuz durumun değeri ve konumuyla ilgili bizlere ışık tutuyor:

~~51.56~
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)

Ayette de belirtildiği üzere yaratılış amacımız Cenabı Allah’a kulluk etmek. Kulluğun getirdiği sorumlulukları yerine getirdiğimizde; hem bu dünyayı, hem de ahireti kazanacağımız bir süreç bizleri bekliyor.

Hayat dediğimiz bu süreçte nelerle karşılaşacağımızın cevabı yine Kur’an-ı Kerim ve hadisleri şeriflerde verilmekte; 

~~67.2~
اَلَّذٖى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْغَفُورُ

O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. (Mülk 2)

 

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَىْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرٖينَ

Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. (Bakara 155)

 

“İnsanoğlunun etrafını doksan dokuz çeşit belâ çevirmiştir. Bunların hepsinden kurtulsa bile, yakasını ihtiyarlığa kaptırır.” (Tirmizî, Kıyamet 22)

Tek kelime ile ifade edecek olursak; İmtihan…

Yaratılış gayemiz ve bu gayeyi imtihan sürecinde yaşamak, ister istemez bizi bilinçli bir mücadeleye yöneltmektedir. Bu mücadelede iman gücü sınandığımızda ortaya çıkan ve beraberinde zorlukları aşma iradesini ortaya koyabilme sabrını gösterebilen en büyük nimet ve değerdir.

Dünyada her şeyin tek Maliki olan Allah (c.c) imtihan gereği olarak bazen nimetler verir, bazen de verdiklerini geri alır. Sahip oldukları imkânlar ellerinden alınmayan kimseler ise derin gafletlerine iyice gömüldükleri için dünya ve ahiretlerini boş bir gurur uğruna perişan ederler. Tarih bunun örnekleriyle (Firavun-Nemrut gibi) doludur.

Ömür dediğimiz süre zarfında -bazen farkında olmasak ta- sürekli imtihan halindeyiz. Bazen bolluk, bazen darlık, bazen sıkıntı, üzüntü ve keder, bazen ise sevinç mutluluk ve bol bol nimetlere nail oluyoruz. Allahın bizlere verdiği bu nimetlerin farkına varıp, kıymetini bilmek ve şükrümüzü dile getirmek zorundayız. 

فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا ~~94.6~
اِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا~~94.5~
~~94.5~


           Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. (İnşirah 5-6)

Aslında bakılacak olursa, musibet ve şer gördüğümüz durumlar insanın kendine gelmesi için uyarı ve iyi bir fırsattır. Önemle vurgulanması gereken kavramlardan birisi de Fırsattır. Çünkü kriz ve zorluk zamanları, insanın normal zamanlardan çok daha fazla kazanım elde edeceği büyük fırsatları içinde barındırır.

Kriz ve zorluk süreçlerini; İnanç, tevekkül, sabır, mücadele ve muhasebe yaparak büyük ecir ve kazanımlar elde edebilmek ya da bunu tam tersi; yeis, tembellik, atalet, küfranı nimet ve nihayetinde imandan kopuş… Mademki seçimlerimizle dünya ve ahiretteki konumumuzu belirleyeceğiz, o halde bize düşen Hakkın ve hakikatin ölçüsüyle hareket etmek, yönelişimizi yalnızca kulluk bilinciyle Rabbimize yapmak olmalıdır.

On bir ayın sultanı rahmet, mağfiret ve sonunda beraatımızı kazanabileceğimiz Ramazan ayını virüsle mücadele ettiğimiz bu günlerde lehimize dönüştürüp nasıl fırsata çevirebilirizin peşine düşmeliyiz. Müşahhas bir örnek verecek olursak; Peygamber Efendimiz Ramazanın son on günü itikâfa girerdi. Hz. Âişe’nin, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde i‘tikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları i‘tikâfa girmiştir” (Buhârî, “İʿtikâf”, 1; Müslim, “İʿtikâf”, 5) şeklindeki rivayeti bunun delilini teşkil eder.

Evlerimizde kısıtlı imkânlarla akıp giden sosyal hayattan izole yaşadığımız şu günler, aslında benliğimize rücu etmek ve bir nevi itikâfa çekilmek değil midir? Öyleyse neden bu Rahmet ayını; günü ve gecesiyle Allah’a tam bir teslimiyet içerisinde geçmişe dair pişmanlılarımızı dile getirerek nasuh bir tevbe ile Allah’a yöneldiğimiz, evlerimizde ailece cemaatle namaz kılıp, oruç tuttuğumuz ve mümkün olduğu ölçüde maddî ilgilerden uzaklaşarak yüce yaratıcıya iltica ettiğimiz bir ortama dönüştürmeyelim.

Sonuç olarak güçlü bir muhasebe ile girdiğimiz bu yolda yakıtı insan ve taş olan cehennem azabından azad olup beratını kazanan, en önemlisi de Rabbimizin rahmetine, merhametine nail olan kullarından olmak ümidiyle Ramazanımızın hayırlı olmasını niyaz ediyorum.

Fatıma SOLAKOĞLU

     Başiskele Vaizi