بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
KOCAELİ İL MÜFTÜLÜĞÜ
İL İRŞAT KURULU
03.05.2024 Cuma Vaaz Örneği
Ebubekir ŞAHİN-Cezaevi Vaizi
MAHREMİYET BİLİNCİYLE HELAL VE HARAMLAR
1. MAHREMİYET-HELAL VE HARAM
Yüce Rabbimiz, insanı en değerli varlık olarak yaratmıştır.
Tertemiz fıtratını korumak ve ebedi kurtuluşa ulaşmasını sağlamak için ona bazı sınırlar çizmiştir.
Hayatımız boyunca riayet etmemiz gereken bu sınırlara helal ve haram demektir.
Helal, yaratılışın gaye ve hikmetine uygun olan güzelliklerdir.
Haram ise, mükerrem olarak yaratılan insanın onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar veren çirkinliklerdir.
Helal, Allah’ın rızasına uygun söz, tutum ve davranışlardır. Haram ise Rabbimizin gazabına ve insanların kınamasına neden olacak kötülüklerdir.
Dünya ve ahiret saadetine ulaşmamız için Allah Teâlâ hayatımızla ilgili belirli sınırlar çizmiştir.
Bunlar Kur’ân-ı Kerîm’de “Hudûdullâh” diye adlandırılmıştır.
تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَقْرَبُوهَاؕ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ اٰيَاتِهٖ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır; sakın bu sınırlara yaklaşmayın. Allah âyetlerini insanlar için işte böyle açıklar. Umulur ki sakınırlar. (Bakara 187)
Bu sınırları Allah gerek Kur’ân-ı Kerîm’de gerekse Peygamber Efendimiz (s.a.s) aracılığıyla kullarına bildirmiş, her ne olursa olsun Hudûdullah’ı aşmayı bizlere yasaklamıştır.
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir. (Haşr Suresi, 7)
2. MAHREMİYET; EDEP VE HAYA
Mahremiyet, “haram” kelimesinden türemiştir ve “haram olma hali” demektir.
Yasaklılık haline ise “mahremiyet” denir. Bir anlamda buna dokunulmazlık da denebilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün ashâbına,
“Allah’tan hakkıyla hayâ ediniz!” buyurdu.
Ashab-ı Kiram,
“Yâ Resûlallah! Biz zaten Allah’tan hayâ ediyoruz, Elhamdülillah!” şeklinde karşılık verdi. Bunun üzerineResûl-i Ekrem, sözlerine şöyle devam etti: “Hayâ, sadece sizin anladığınız manada değildir. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve ölümden sonraki hayatı asla unutmamaktır.” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 24)
İbni Ömer (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v) utangaç kardeşine bu huyunu terk etmesini söyleyen Medineli bir Müslümanın yanından geçerken ona:
“Onu kendi haline bırak; zira hayâ imandandır” buyurdu. (Buhari, İman, 24)
İman insanı fena davranışlardan nasıl uzaklaştırırsa, utanma duygusu da tıpkı iman gibi insanın fenalık yapmasına fırsat vermez, onu kötülüklerden vazgeçirir.
3. MAHREMİYET VE SINIRLARI
İslam hukukuna göre mahremiyet, genel olarak kapsamı ve sınırları Şari tarafından belirlenen ahlaki ve hukuki müeyyidelerle başkalarından korunan yaşam alanıdır.
Genel olarak mahremiyet, bir insanın mahrem yerlerine bakılmasının, dokunulmasının ve hakkında konuşulmasının/dinlenilmesinin yasak olmasını ifade eder.
قُلْ اِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْاِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَاَنْ تُشْرِكُوا بِاللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهٖ سُلْطَاناً وَاَنْ تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
De ki: “Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (A’râf, 7/33)
Temel bir insan hakkı olduğu için bütün insanlar dil, din, makam, ırk ve cinsiyet ayrımı yapılmadan eşit şekilde mahremiyet hakkına sahiptir (özel hayatın gizliliği).
Mahremiyet hukuki olduğu kadar ahlaki bir kavramdır. Dolayısıyla bütün sosyal boyutları içerir. Kişinin mahremi, başkasına haram, kapalı ve dokunulmaz özel durumları demektir.
حَدَّثَنَا أَبُو مَسْعُودٍ قَالَ: قَالَ النَّبِيُّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) :
“إِنَّ مِمَّا أَدْرَكَ النَّاسُ مِنْ كَلاَمِ النُّبُوَّةِ الأُولَى: إِذَا لَمْ تَسْتَحى فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ.”
“İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” (Buhârî, Edeb, 78)
Hayâ eden kulun, haramları terk edip helâllere sarılması, dolayısıyla dinin gereklerini yerine getirmesi daha kolay olacaktır.
4. MAHREMİYET VE İNSANIN DOKUNULMAZLIĞI
Her insan saygındır ve dokunulmazdır, bu onun insan oluşunun gereğidir.
Dolayısıyla soyu, cinsiyeti, dini, sosyal statüsü gibi hususlardan bağımsız olarak bütün insanların onur ve haysiyeti, özel hayatı, şeref ve itibarı dinin ve hukukun koruması altındadır.
5. MAHREMİYET VE TESETTÜR
Bedenimizle ilgili sorumluluklarımızın başında onu örtmek, kem gözlerden ve kem sözlerden muhafaza etmek gelir.
يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ قَدْ اَنْزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاساً يُوَار۪ي سَوْاٰتِكُمْ وَر۪يشاً۠ وَلِبَاسُ التَّقْوٰى ذٰلِكَ خَيْرٌۜ ذٰلِكَ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ
“Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.” (A’râf, 7/26)
Bedenin örtülmesi, her şeyden önce dinî bir yükümlülüktür. Aynı zamanda fıtrî ve ahlâkî bir davranıştır.
Örtünmek, başkalarından ziyade, insanın kendisi için yaptığı bir iyiliktir.
İnsanın kendisine olan saygısının ve özeline sahip çıkmasının bir göstergesidir.
İffetinin Korunması Farzdır…
Bakışın bir ölçüsü vardır. Kişi, nereye, ne kadar, ne şekilde bakması gerektiğini bilmelidir.
قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْؕ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
“Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. (Nur;30)
Bir erkeğin başka erkeklere ve karısından başka kadınlara karşı örtünmesi gereken yeri, göbek ile diz kapağı arasında kalan bölgedir.
Diz örtünmeye dahildir, göbek değildir. Nitekim bir hadiste “Göbekle iki diz arası avret yeridir.” Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 18 buyrulmuştur. Bu, vücudun örtülmesi gereken asgari bölgesini belirler. Daha fazlasını örtmek ise daha güzel bir uygulamadır.
Peygamberimiz Hz. Ali’ye hitaben, “Bir baktığında arkadan bir daha bakma, birinci bakış hoş görülür ama ikinci bakışa hakkın yoktur” (Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 43) buyurarak bu mânaya açıklık getirmiştir.
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌؕ اِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤٰادَ كُلُّ اُو۬لٰٓئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُ۫لاً
“ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra,36)
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ
‘Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!’ (Nur;31)
Kadınların hemcinsleri arasında örtünmeleri gereken yerler, erkeğin hemcinsleri arasında örtünmesi gereken yerlerle aynıdır. Göbekle diş kapağı arasıdır.
Kadının yabancı erkekler yani mahremi olmayan erkekler yanında örtünmesi gereken yerleri ise yüz, el ve ayakları hariç bütün vücududur.
Zina ve zinaya götüren yollar haramdır.
وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰٓى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةًؕ وَسَٓاءَ سَبٖيلاً
“Zinaya yaklaşmayınız! Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur” (İsra,32)
Âyette “Zina etmeyin” denilmeyip “Zinaya yaklaşmayın” denilmesi, zinaya götürme tehlikesi bulunan tutum ve davranışlardan da uzak durmayı ifade eder.
6. MAHREMİYET EĞİTİMİ VE ÇOCUK
Mahremiyet eğitimi çocuklarımızın kişilikleri üzerinde çok önemli bir yere sahiptir.
Mahremiyet eğitimi sonucunda çocuğunuzun kendine, bedenine ve de bir başkasının varlığına olan saygısı artacaktır.
Bu doğrultuda yapılan bir haksızlık karşısında kendini koruyabilecek ve bir başkasına zarar vermeyecektir.
Aile bireylerinin birbirlerine karşı mahremiyetinin nasıl korunacağı konusunda Nur Suresi 58. ayet temel prensipleri belirler: “…Sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz...” Ayet-i kerimede belirtilen vakitlerde, çocuklar anne ve babaların yanına girerken izin almalıdır.
Çocuğu korkutarak ve ürküterek mahremiyet bilinci kazandırmaya çalışmak, onu herkese şüphe ile bakan, kime güveneceğini bilemeyen bir insan hâline getirebilir ve sosyal yaşamda korunaksız kılar.
7. MAHREMİYET VE AİLE
Eşler arası özel hayatta gizlilik esastır. Peygamber (sas), “Kişinin eşiyle birlikte olduktan sonra onun sırrını ifşa etmesi, kıyamet gününde Allah katında (sorumluluğu) en büyük olan emanetlerdendir.” (Müslim, Nikâh, 124) buyurur.
8. MAHREMİYET VE TOPLUM
Başkalarının evlerine girme konusunda bazı kurallara uyulmaması halinde girip çıkanların, görenlerin suizanna kapılmaları ve tecessüs duygularının tahrik edilmesi gibi kötü sonuçlar ortaya çıkmaktadır.
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتاً غَيْرَ بُيُوتِكُمْ حَتّٰى تَسْتَأْنِسُوا وَتُسَلِّمُوا عَلٰٓى اَهْلِهَاؕ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız.
Bir mekâna girmek için üç defa kapı çalındığında kapı açılmıyorsa ısrarcı olmayıp oradan ayrılmak gerekir.
Ebu Musa, Resulullah’ın “Sizden biriniz üç defa izin istediği hâlde kendisine izin verilmezse geri dönsün.” buyurduğunu rivayet etmiştir. (Buhârî, İsti’zân, 13)
Sevgili Peygamberimiz başkalarının mahremiyetini ihlal etmemek için yollar üzerine oturup sohbet etmeyi uygun bulmamış, sohbetlerin evde yapılmasını tavsiye etmiş ve gözleri harama bakmaktan men etmenin yolun haklarından birisi olduğunu belirtmiştir. (Buhârî, Mezâlim, 22)
9. MAHREMİYET VE SOSYAL MEDYA
Sosyal medyanın yoğun kullanımıyla birlikte insanlarda teşhir etme isteği oluşmakta, bunun sonucu olarak da mahremiyet duygusunun baskılandığı gözlemlenmektedir.
Allah’ın her şeyi gören, bilen ve duyan olduğunu hatırdan çıkarmaması gerekir.
Dinin gündelik hayatına olduğu gibi dijital ortamdaki tutumlarına ve sanal ilişkilerine de yön verdiğinin bilincinde olmalıdır.
Ailesinin, eşinin, çocuklarının fotoğraflarını paylaşması insanın kendi özel hayatını ifşa ve mahremiyetini ihlal etmesi anlamına gelir.
Bu sebeple çocuğumuzun her gün internet ve bilgisayar kullanımına ayırdığı vakti belirleyerek takibini yapmalı ve çocuğumuzun bu konuda bizim uyarımız olmadan kendi kendini kontrol etme bilinci kazanmasına gayret etmeliyiz.
İlk tedbir olarak bilgisayarı ortak kullanım alanlarına koymak suretiyle, çocuğumuzun bilgisayar ve internet kullanma alışkanlığını daha kolay kontrol altında tutabiliriz.
Gerçek hayatta yapılması caiz olmayan sanal alemde de caiz değildir.
10. SONUÇ
İnsanı insan, mümini kâmil kılan bu erdemlerin hemen hepsi, hayatı ve var olmayı ifade etmektedir.
Eğer bir insan, bu erdemleri kaybetmiş ve mahremiyet anlayışını yitirmişse o insanın varlığıyla yokluğu arasındaki fark ortadan kalkmıştır.
Mahremiyete özen göstermek, takvanın yani Allah’a karşı saygılı ve sorumluluk sahibi bir duruşun gereğidir.
Öyleyse bedenimizi bize lütfeden Rabbimiz ile aramızdaki bağı zayıflatmayalım.
O’nun sevdiği ve razı olduğu bir ömür yaşayalım.
Bedenimizin kıymetli ve dokunulmaz, ruhumuzun şerefli ve saygın olduğunu bilelim.
Ailemize ve bilhassa çocukluk çağından itibaren yavrularımıza mahremiyet bilinciyle özgüven aşılayalım.
Erdemli bir toplum olmanın, ahlaki, manevi ve kültürel değerlerimize sahip çıkmaktan geçtiğini unutmayalım.
Dünyada bazı şeylerden mahrum olmak, insan için zor ve kötü bir durumdur.
Unutulmamalıdır ki en kötü mahrumiyet, mahremiyetten mahrum ve yoksun olmaktır.
Rabbimiz bizi aile mahremiyetini korumakta muvaffak eylesin, şeytanın tuzaklarına düşürmesin.
Yüce Rabbimiz, bizleri sorumluluklarının bilincinde olan kullarından eylesin.