05.07.2024

05.07.2024 CUMA VAAZI

MUHARREM AYI FAZİLETİ

اِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فى كِتَابِ اللّهِ يَوْمَ

خَلَقَ السَّموَاتِ وَالْاَرْضَ مِنْهَا اَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ذلِكَ الدّينُ الْقَيِّمُ فَلَا تَظْلِمُوا فيهِنَّ اَنْفُسَكُمْ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً وَاعْلَمُوا اَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقينَ

“Şüphesiz, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyiniz.”(Tevbe 9/36)

“Haram aylar” Cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan Kameri aylar demektir. “Haram aylar” nitelemesinin, bu aylarda yapılacak ibadetlere daha çok sevap, günahlara ise daha çok ceza verilecek olmasına dayandığı da ifade edilmiştir. Bu aylardan Muharrem birinci, Recep yedinci, Zilkade on birinci ve Zilhicce de on ikinci aydır.

إِنَّ الزَّمَانَ قَدِ اسْتَدَارَ كَهَيْئَتِهِ يَوْمَ خَلَقَ اللَّهُ السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضَ السَّنَةُ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ثَلَاثٌ مُتَوَالِيَاتٌ ذُوالْقَعْدَةِ وَذُو الْحِجَّةِ وَالْمُحَرَّمُ وَرَجَبُ مُضَرَ الَّذِي بَيْنَ جُمَادَى وَشَعْبَانَ

“İşte zaman, hakikaten Allah Teala’nın gökleri ve yeri yarattığı günkü durumu gibi bir devre girdi. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haramdır ki; üçü birbirinin ardında Zilkade, Zilhicce, Muharrem, biri de Cumada ile Şaban arasındaki Recep’dir”[İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/312-313]

Bu dört ayın hürmeti öteden beri süre gelen dini bir uygulamadır. Hz. İbrahim ve İsmail (a.s) zamanından beri Araplar buna önem vermiştir. Cahiliye devrinde bile buna riayet edilmiş, haram aylarda savaş yapılmamıştır, yılın bu dönemi bir barış zamanı olmuştur.

MUHARREM AYININ AYRICALIĞI

“Haram aylar” içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı “Muharrem” adından da fark etmek mümkündür. Zira “Muharrem” kelimesi “haram kılınmış” “hürmete layık” anlamlarına gelmektedir. Kısacası “haram aylar” uygulamasının genel adı, anlam itibari ile bu aya özel bir ad olarak verilmiştir. Bu özel uygulama şüphesiz Muharrem ayına atfedilen önemin bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Aynı önem İslam kültür ve tarihi sürecinde de devam etmiştir.

Muharrem ayın önemli kılan özellikleri şöyle sıralamak mümkündür.

1-Hz. Musa (as) Aşure günü Kızıl Denizi yararak kurtulmuş, Firavun ve ordusu denizde boğulmuştur.

2-Hz. Nuh (as) ın gemisi Cudi dağının üzerine Aşure günü demirlemiştir.

3-Hz. Yunus (as) balığın karnından Aşure günü kurtulmuştur.

4-Hz. Adem (as) ın tövbesi Aşure günü kabul edilmiştir.

5-Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin attığı kuyudan Aşure günü kurtulmuştur.

6-Hz. İsa (as) o gün dünyaya gelmiş ve o gün sema’ya yükseltilmiştir.

7-Hz. Davut (as) ın tövbesi Aşure Günü kabul edilmiştir.

8-Hz. İbrahim (as) in oğlu Hz. İsmail (as) Aşure Günü doğmuştur.

9-Hz.Yakup (as) ın oğlu Hz.Yusuf’un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10-Hz. Eyyüb (as) hastalığından Aşure Günü şifaya kavuşmuştur.(Sahihi Müslim Şerhi, 6/ 140)

HİCRİ YILBAŞI

Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi Hz. Ömer (r.a.) zamanında olmuştur. O’nun devrine gelinceye kadar, Araplarda düzenli bir tarih belirleme sistemi yoktu. Hz. Ömer devrinde, Peygamberimiz (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl (622) İslami takvimin başlangıç yılı (Hicri 1) Muharrem ayı da takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.

AŞURE GÜNÜ (ON MUHARREM)

Bilindiği üzere Hz. Peygamber (s.a.v) Medine’ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. İşte bu Yahudiler Hz. Musa ile İsrailoğullarının, Firavun’un zulmünden Aşure günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Sami dinlerde özel bir yere sahip görünen aşure günü, Cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir. Hatta Resuli Ekreminde peygamberlik öncesi ve sonrası dönemde bir süre bu günde oruç tuttuğuna dair rivayetlere de rastlanır. Medine döneminde bu orucu Müslümanlara tavsiye ettiği bilinen bir husustur.

وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهما قال:

İbn Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir.

قَدِمَ رَسُولُ اللّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ الْمَدِينَة فَرَأى الْيَهُودَ تَصُومُ يَوْمَ عَاشُورَاءَ فَقَالَ: مَا هَذَا؟ قَالُوا يَوْمٌ صَالِحٌ نَجَّى اللّهُ تَعَالَى فِيهِ بَنِى إِسْرَائِيلَ مِنْ عَدُوِّهِمْ فَصَامَهُ مُوسَى. فَقَالَ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَنَا أَحَقُّ بِمُوسَى مِنْكُمْ فَصَامَهُ وَأمَرِ بِصِيَامِهِ

“Hz. Peygamber, Medine’ye geldiğinde Yahudilerin Aşure günü oruç tuttuklarını gördü. “Bu nedir? Diye sordu. “Bu hayırlı bir gündür. Bu Allah’ın İsrail oğullarını düşmanlarından kurtardığı, bu sebeple de Musa’nın oruç tuttuğu gündür” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber s.a.v “Ben Musa’ya sizden daha layığım” buyurdu ve hem kendisi bu günde oruç tuttu, hem de başkalarına oruç tutmalarını emretti”(İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/463.)

Hz Peygamber Aşure günü oruç tutmayı teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur.

أنّ النّبىَّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: صِيَامُ عَاشُورَاءَ إِنِّى أَحْتَسِبُ عَلَى اللّهِ أَنْ يَكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِى قَبْلَهُ

“Aşure gününün orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah’tan umarım”  ( İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/460.)

RAMAZAN AYI VE AŞURE GÜNÜ

Aşure gününün oruç tutulması uygulaması, Ramazan orucunun farz kılınmasına kadar devam etti.

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنوُا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

“Ey iman edenler! Allah ‘a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere olduğu gibi size de farz kılındı” (Bakara 2/183) ayeti inince, Aşure orucu isteğe bağlı hale geldi.

Hz. Aişe bunu şöyle anlatıyor.

كَانَ عَاشُورَاءُ يُصَامُ قَبْلَ رَمَضَانَ. فَلَمَّا نَزَلَ رَمَضَانُ كَانَ مَنْ شَاءَ صَامَ وَمَنْ شَاءَ أفْطَرَ

“Resulullah s.a.v, Aşure günü oruç tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, dileyen Aşure günü oruç tuttu, dileyen tutmadı”(İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/462)

Peygamberimiz bir başka hadisinde de

أنّ النّبىَّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: صِيَامُ عَاشُورَاءَ إِنِّى أَحْتَسِبُ عَلَى اللّهِ أَنْ يَكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِى قَبْلَهُ

“Aşure gününde tutulan orucun bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir” (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/460.) Ancak Hz. Peygamberin bildirdiğine göre yalnızca Aşure günü değil, Muharremin 9,10 ve 11 günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.

İSLAM TARİHİNDE 10 MUHARREM

Emevilerin ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve Hicri 61.Miladi 680 yılı Muharrem ayının onuncu Cuma günü Hz. Hüseyin şehadeti ile sona eren tarihi olay meydana gelmiştir. Ehli beytin çok değerli bir ferdinin hayatına mal olan bu elim olay sebebi ile 10 Muharrem Şii Müslümanlarca yas günü sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çaplı hale gelmiş ve bir nevi resmi hüviyete bürünmüştür. Unutulmamalıdır ki insanların can, din, mal, nesil ve akıl emniyetini temin etmek İslam’ın temel hedeflerindendir.

Maide suresi 32. ayette de belirtildiği üzere

مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَميعًا وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَا اَحْيَا النَّاسَ جَميعًا

“Kim haksız yere, yada fesad işlemeksizin bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” Buyrulmuştur.

Yeryüzündeki bütün canlılara merhametle yaklaşmayı öngören İslam dini “insanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” buyruğuyla bunu pekiştirmiştir.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki; kime karşı işlenirse işlensin, insan hayatına yönelik haksız davranışlar onaylanamaz.

Muharrem ayı içerisinde Hz. Hüseyin gibi büyük bir şahsın şehit edilmesi, bütün Müslümanlar için büyük bir acıdır. Bu olayı iyice düşünmek ve dersler çıkarmak gerekir. Müslümanlara düşen görev ise; bu tür üzücü olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak; kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.


 


 


 


 

Değerli Müminler!

1 Temmuz pazartesi gününden itibaren Yaz Kur’an Kursları başlamış bulunmaktadır. Fıtrat üzere yaratılmış yavrularımızın bu fıtrat üzere yaşayabilmeleri onların güzel bir terbiye almasına bağlı. Bu amaca yönelik yürütülen yaz kursu faaliyetlerimiz milletimiz açısından çok büyük önem arz etmektedir. Milli ve manevi değerleri özümseyen nesillere olan ihtiyacımız maddi kaynaklara olan ihtiyacımızdan daha fazladır. Bu minvalde yavrularımızı yaz kuran kurslarına yönlendirelim,teşvik edelim,kursa devam konusunda onları takip edelim. Cenabı Hak tan bu vesileyle Ümmeti Muhammedi cehalet ve tefrika hastalığından kurtarmasını niyaz ediyorum. Yeni yılımız hayırlı ve bereketli olsun.

ABDURRAHMAN TUTUŞ

KOCAELİ İL VAİZİ